Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the wpforms-lite domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/nunartde/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: _load_textdomain_just_in_time işlevi yanlış çağrıldı. Translation loading for the ecomm domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Ayrıntılı bilgi almak için lütfen WordPress hata ayıklama bölümüne bakın. (Bu ileti 6.7.0 sürümünde eklendi.) in /home/nunartde/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
Üzüntü Ve Muz Kabuğu, Dünya Ayaklarımın Altında Sallanıyor… – Nunart Design
Ecomm Ön Yükleyici
Kişisel Farkındalık

Üzüntü Ve Muz Kabuğu, Dünya Ayaklarımın Altında Sallanıyor…

alexas_fotos-jj7mn3LeTZs-unsplash-1-1060x707

Üzüntü Ve Muz Kabuğu, Dünya Ayaklarımın Altında Sallanıyor…

Hatırladınız mı? 80’li yıllarda TRT’de izlediğimiz  Adile Naşit’in “Uykudan Önce” programında yayınlanan bir çizgifilmde geçen bir repliktir; “Üzüntü ve muz kabuğu dünya ayaklarımın altında sallanıyor.”

Sallanır hakikaten😊

Sabah evden çıktın ve işine doğru yol alıyorsun. Ayakların yürüdüğün kaldırımla temas ediyorken, aklın çoktan başka yerlere kaymış: akşama yemek olayını nasıl çözmeliyim, faturaların gününü geçirmeden nasıl ödemeliyim,  arkadaşımı da bir daha gördüğümde ona şunları şunları söylemeliyim….. Böyle uzar gider, değil mi? Zihin denen o kovayı doldurur da doldururuz düşüncelerle … Ayaklar o sırada akıldan bağımsız olarak otomatik pilotta kaldırımla temas ederek yol alıyordur ki…. Dün akşam okul çıkışı ikindi kahvaltısında verilen muzunu serviste yemiş ve kabuğunu da geçtiğin kaldırıma bırakmış afacanın muz kabuğu birden ayaklarınla kaldırımın temasını keserek araya girer… Vıjjjt hoop ne de güzel kaydın…. Burada da bir “Ağaçkakan Woody” gülüşüyle gıcık etmek geldi şimdi içimden seni… 😊 Hemen bir ambulansla hastaneye yetişirsin, sağ femur kemiğin ile sol baldırında ağır çatlaklarla artık 1 aya yakın istirahat aldın…😊 Şimdi doldur bakalım düşüncelerle yattığın yerden o zihin kovasını istediğin kadar, 😊 doldur ki o istirahat sürecini de kendine zehir edebilesin….  😊 ayyyy içiniz şişti değil mi yeterince…

Üzgünüm olanları anlatabilmek için ancak bu kadar sevimli olabildim.

Ne tuhaftır ki yine 80’li yıllarda Amerikalı Tıp Profesörü Jon Kabat-Zinn tarafından ortaya konan “farkındalık temelli stres azaltma programı” insanlığa sunulmuş. Temeli budist, zen budist meditasyon uygulamaları olan bu program modern yaşamda, meditasyon uygulamalarını daha kolay pratiğe dönüştürme metodlarını içeriyor. Ana konusu “anda farkındalık”. Hani o kaldırımda yürürken, eğer o zihin kovasındaki düşüncelere takılıp kalmaktan andaki farkındalığını baltalamasaydın, muhtemelen o yerdeki muz kabuğunu fark edip üzerinden atlayacak olduğun halin…

Bu uygulama günümüzde yoğun iş temposunda çalışan beyaz yaka arasında oldukça revaçta, ama ben bu uygulamanın tüm insanların arasında yoğun olarak kullanılır olmasını çok isterdim. Çünkü kişiye tek maliyeti, yüksek iradesini kullanmak için biraz kendini disipline etmek, biraz kendine yönelmek olan bir çalışma. Bu kadar yaygın kullanımının olmasını neden isterdim biliyor musunuz? Çünkü zihni anda farkındalıkta tutmak zaten bir çaba gerektirirken, yani, zihin geçmiş gelecek ve diğer o an için gerekli olmayan düşüncelere uçuşmaya bu kadar hevesliyken, kişi aslında zihnin o uçuşkan haliyle mücadele ediyorken, diğer yanda bu yasaları hiç bilmeyen ve uygulamayan kişiler tarafından da günde yüzlerce kez sabote edilir. Bu durumda aslında şu klasik “akıl hastanesinde yatan kişiler, aslında dışarıdaki akıl hastalarının hasta ettiği kişilerdir” paradigmasına varıyoruz. Eğer meditasyon veya “anda kalmak” yaygın bir uygulama ile çoğunluğun yaşamında yer vermeye çalıştığı bir pratik haline gelirse, bu kadar bireysel olan bir çalışmanın orta seviyede bir hızda, ama devrim niteliğinde, toplumsal bir dönüşüme yol açacağına inanıyorum.

Konu hakkında başlangıç olarak, herkesin kolaylıkla okuyacağı, Özşefkatli Farkındalık Eğitmeni Psikolog Zeynep Selvili’nin, “Pembe Fili Düşünme” kitabını önerebilirim. Gülümseten bir anlatımı var.

Son olarak şunu söyleyerek bitirelim: Gerçekten dünya hassas kalpler için bir cehennemdir. Ama bu cehennemi aşmanın da bir formülü var 😊

Bastığınız yeri iliklerinize kadar hissettiğiniz bir hafta geçirmenizi dilerim.

Gonca Yetim Kanca

@nunartdesign

Fikrilerinizi Önemsiyoruz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir